Amed’de 21 Mart’ta yapılan büyük Newroz kutlamasına katılan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Abdullah Öcalan’ın mitingde okunan mesajını ve Newroz gösterisini Siyasihaber.org için değerlendirdi:
Daha kalabalık, daha enerjik, daha genç
Öcalan’ın mesajını önemsiyoruz ama bugün dikkat etmemiz gereken bir mesaj daha vardı. O da, Amed Newroz meydanında toplanan kitlenin geçen yıla göre daha kalabalık, daha enerjik ve daha genç olmasıydı. Bu, sürece verilen desteğin arttığının ve militanlaştığının bir göstergesidir. İkincisi, Öcalan’ın şahsına verilen bir destekti. Üstelik bu kez bölgenin başka kentlerinden değil, daha çok Amed ve çevresinden gelinmişti. Bu göz önüne alındığında aslında desteğin geçen yıla oranla iki katına çıkmış, tereddütlerin giderilmiş, süreçle olumlu bir ilişkinin daha radikal olarak kurulmuş olduğunun bir göstergesi sayılmalı.
Süreç yasal çerçeveye oturtulmalı
Öcalan’ın mesajına gelince… Mesajın temkinli olduğuna dikkat çekebiliriz. Herhangi bir politik düzleme doğrudan doğruya ve belirgin kodlarla girmediğini gördük. Ancak gene de tüm dolayımlarından sıyırdığımız zaman Cemaat-Hükümet çatışmasında her iki güce eşit mesafede durduğunu, Türkiye politik panoramasında Kürt halkının müttefiklerinin gücünden başka bir gücü önemsemediğini ya da bunlara dayalı bir gelecek hesabı kurmadığını gözleyebiliriz. Sürecin sıkıntılarla dolu olduğuna dair pek çok işaret vardı mesajda. Ama öte yandan Hükümet’e sorumluluklarını da hatırlatmaktan kaçınmadı. Yasal çerçeve kurmanın gerekliliğini hatırlattı, bu doğrultuda hükümete çağrı yaptı. Yasallık aslında sorunu parlamentoya taşımak, burada karara bağlamak demek. Bu çerçevede, baştan beri ileri sürülen üçüncü tarafların, üçüncü gözün de sürece dahil olması gerektiğine ilişkin vurgu da örtük olarak tekrarlanmış oldu.
Hükümet’i barışa halk zorlayacak
Bu mesajların doğrudan doğruya çıplak bir politik kodlamayla değil de dolayımlı olarak verilmesinin en önemli nedeni bence, Türkiye’nin politik panoramasının 30 Mart sonrasında yeniden kurulacağına, yerel sçim sonuçları görüldükten sonra geleceğe ilişkin daha kesin hükümler verilebileceğine dair yargıya Öcalan’ın da katıldığını düşündürüyor. 30 Mart sonrasında dengeler karakteristik olarak değişebilir. Öcalan’ın bu açıdan manevra kabiliyetini, manevra imkanlarını elden çıkarmak istemediğini anlayabiliriz. Ama çok daha önemlisi, Hükümet’ten barışı beklemek yerine Hükümet’i barışa zorlamak yönünde bir tutumu Kürt halkına önerdiğini gözledik, bu mesajdan anladık.
Görevimiz: Barış sürecinin halklaştırılması
Buna biz Halkların Demokratik Partisi olarak tamamen katılıyoruz. Her zaman söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Barış, tıpkı savaş gibi, generallere, hükümetlere bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir. Halklar tarafından ele alınmalı ve halklar tarafından temeli kurulmalıdır, diyoruz. O nedenle biz Halkların Demokratik Partisi olarak buradan kendimize görev çıkartıyoruz; önümüzdeki dönem barış ve çözüm sürecinin halklaştırılması, halk arasında barış ve çözüme, ortka yaşama ilişkin kurumların ve inisiyatiflerin oluşmasına, Türkiye’nin birçok çözüm dinamiğinin eşzamanlı olarak çalıştırılmasına yardımcı olmak, belli başlı işlerimiz arasında olacak.
Amed Newrozu çözümün genel kurulu
Bu çerçeveden baktığımızda İmralı’dan temkinli, ihtiyatlı ancak radikal bir içerik iletildi. Bunu zaten halk da çok kolayca kavradı ve benimsedi. Geçen yıl çok düşünmüştü insanlar, verilen mesajlara tepki göstermek için. Bu sefer doğrudan doğruya her cümleyle birlikte temas kuruldu. O açıdan olumlu ve önemli bir Newroz gösterisi daha gerçekleşti. Aslında bu sanırım üçüncü yıldan itibaren kural haline gelecek, çözümün genel kurulu Amed Newroz meydanında gerçekleşiyor. Bu genel kurulda Hükümet ibra edilmedi ve barış inisiyatifini halk doğrudan doğruya kendisi ele almaya karar verdi desek yanlış olmaz.
Uluslararası komploya dikkat
Mesajdaki uluslararası komplo vurgusuna gelince… Öcalan’ın kendisinin yakalanıp Türkiye’ye getirilmesini de “uluslararası komplo” olarak adlandırdığına bakacak olursak, sürece kendisini Türkiye’ye teslim eden unsurların karışması ihtimali olan her durumda, aslında sürecin zayıflayacağına ve olumsuz bir yöne sürükleneceğine dair bir deneyimin içinden bunları söylediğini düşünebiliriz. Yaşadığımız süreçte de Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye iç politikasındaki etkisi daha kuvvetli olarak hissedilmekte olduğu için buna işaret etmek, mim koymak ihtiyacını duymuş olabileceğini düşünüyorum.